|
||
Afetleri Beklemek Değil, Önlemek Zorundayız: | ||
Afetleri Beklemek Değil, Önlemek Zorundayız: | ||
AKTUALİTE Haberi | ||
![]() |
||
Afetleri Beklemek Değil, Önlemek Zorundayız: Sendai Çerçevesi ve Türkiye’nin İklim Riskleri Prof. M. Levent KURNAZ Boğaziçi Üniv. İklim Değişikliği ve Politikaları Uyg. ve Araş. Merk Dünyanın dört bir yanında sel, kuraklık, fırtına, orman yangını ve sıcak hava dalgaları gibi iklim kaynaklı afetlerin sıklığı ve şiddeti artıyor. Türkiye de bu gerçeklikten muaf değil. 2021 yazında Akdeniz ve Ege kıyılarında yaşanan orman yangınları, aynı yıl Karadeniz bölgesinde görülen yıkıcı seller, 2023’te yaşanan aşırı sıcak dalgaları ve baraj seviyelerini tehdit eden kuraklıklar hepimizin hafızasında oldukça taze. Ancak bu afetleri yalnızca “kader” veya “doğal süreçler” olarak görmek büyük bir yanılgı. Artık biliyoruz ki afetler doğaldır ama felaketler insan kaynaklıdır. Ayrıca iklim değişikliği de hızlanmakta olduğuna göre gözlerimizi biraz daha açmamız oldukça faydalı olacaktır. İşte tam da bu noktada, çok az kişinin bildiği ancak Türkiye’nin de bir parçası olduğu önemli bir küresel yol haritası devreye giriyor: Sendai Afet Risklerinin Azaltılması Çerçevesi. Bu çerçeve, 2015 yılında Japonya’nın Sendai kentinde 187 ülkenin mutabakatıyla kabul edildi ve 2030 yılına kadar dünyada afetlerin etkilerini azaltmayı amaçlıyor. Ancak bu belgenin gücü yalnızca uluslararası bir sözleşme olması değil, aynı zamanda risklerin yönetimi konusundaki bakış açımızı kökten değiştirmesidir. Sendai Çerçevesi, afetlere müdahale etmekten çok afetlerin oluşmasını önlemeye ve riskleri azaltmaya odaklanır. Yani “Afet olduktan sonra ne yapacağız?” değil, “Afet olmadan önce ne yapmalıyız?” sorusunu merkeze alır. Bu yönüyle klasik kriz yönetimi anlayışından farklıdır ve bütüncül bir risk yönetimi yaklaşımı benimser. Bu çerçeve dört temel öncelik üzerine kuruludur: Afet riskini anlamak, Geleneksel olarak afet dendiğinde aklımıza deprem gelir. Türkiye gibi bir deprem ülkesi için de böyle düşünmekte kesinlikle haklıyız. Ancak Sendai Çerçevesi’nin altını çizdiği gibi, afet riski yalnızca sismik değil, iklim kaynaklı tehditleri de kapsar. Özellikle de iklim değişikliğinin etkisiyle aşırı hava olaylarının artık çok daha sık ve etkili hale geldiği günümüzde bu konuya dikkatimizi vermeliyiz. Türkiye’de iklim kaynaklı afetlerde ciddi bir artış yaşanıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne göre 2023 yılında, ülkede toplam 1300’den fazla meteorolojik afet kaydedildi -bu sayı 20 yıl öncesine göre neredeyse üç katına çıktı. Bu afetlerin büyük bölümü sel, dolu, hortum, fırtına ve aşırı sıcaklar gibi olaylardan oluşuyor. Yaşanan afetlerin etkisi sadece fiziksel yıkımla sınırlı değil; gıda güvenliğini tehdit ediyor, içme suyu kaynaklarını azaltıyor, tarımsal üretimi zayıflatıyor, turizm sektörünü etkiliyor ve kamu kaynakları üzerinde büyük yük oluşturuyor. Kısacası iklim kaynaklı afetler yalnızca çevresel değil, sosyal ve ekonomik bir kriz alanı haline geliyor. Üstüne iklim kaynaklı afetlerin görülme sıklığı ve görüldükleri alan da depremle kıyaslandığında çok daha geniş. Deprem için bir yeniden yapılanma seferberliğine girişildiği bu ortamda benzerinin ve hatta daha geniş kapsamlısının iklim riskleri için de ele alınması faydalı olacaktır. Türkiye, Sendai Çerçevesi’ni imzalayan ülkelerden biri. Bu çerçevenin ilkelerini hayata geçirmekle yükümlü. Ancak uygulamada ciddi eksiklikler var. Afet yönetimi hâlâ büyük ölçüde müdahale ve iyileştirme odaklı yürütülüyor. Risk azaltma ve önleme stratejileri ise ya kağıt üzerinde kalıyor ya da hayata geçirilmesi gecikiyor. İklim değişikliği bağlamında ise özellikle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, doğayla uyumlu şehir planlaması, erken uyarı sistemlerinin yaygınlaştırılması ve kamuoyunun bilinçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Bugün hâlâ birçok şehirde sel riski taşıyan alanlara yapılaşma izni veriliyor, orman yangınları için önleyici tedbirler yetersiz kalıyor ve sıcak hava dalgalarına karşı kırılgan nüfuslar (yaşlılar, bebekler, hastalar) için koruyucu mekanizmalar geliştirilmiyor. Afet yönetimiyle ilgili tüm toplantılarda “Benim yaşlı babamın/amcamın/halamın bir sıcak hava dalgasından zarar görmemesi için ne yapacaksınız?” diye sorduğumda cevap hep “Kötüleştiği zaman ambulans göndeririz” oluyor. Oysa Sendai Çerçevesi tam olarak bu alanlarda yol gösterici olabilir. Sendai Çerçevesi, devletlere “Daha çok para harcayın” demiyor; daha akıllı, planlı ve risk temelli düşünün diyor. İklim krizinin etkileri daha fazla derinleşmeden, bizler hem merkezi yönetim olarak hem de bireyler olarak bu riskleri ciddiye almak zorundayız. Önemli olan, yaşlı biri aşırı sıcaklık nedeniyle kalp sorunu yaşamadan bir çözüm üretmeye çabalamaktır. Afetlerin “doğal” olduğu düşüncesinden uzaklaşıp, doğayla inatlaşan şehirler yerine doğayla uyumlu yaşam alanları inşa etmeliyiz. Sendai’nin önerdiği gibi afetlere dayanıklı olmak sadece sert duvarlarla değil, aynı zamanda güçlü toplumsal bağlarla, bilinçli bireylerle ve kapsayıcı kurumlarla mümkündür. Türkiye’nin afetlere dayanıklı bir ülke olması için artık kriz anlarında gösterdiğimiz refleksleri, kriz öncesine taşımamız gerekiyor. Bu da ancak Sendai Çerçevesi’nin temelini oluşturan önleyici ve bütüncül risk yönetimi anlayışının yerel ve ulusal politikalara entegre edilmesiyle mümkün. Unutmayalım: İklim krizi kapımızda değil, artık evin içinde. Ve biz hâlâ yangın başladıktan sonra itfaiyeyi aramayı yeterli sanıyoruz. Oysa gerçek çözüm yangını çıkmadan önlemekte. |
||
|
||
Etiketler: Afetleri, Beklemek, Değil,, Önlemek, Zorundayız:, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.